Akan su muydu yoksa zaman mı?

İnsanoğlu için zaman akan bir nehirdi. Güneş gökyüzünde dönüp dururken su da bir yandan akıyordu. Bu yüzden su zamanı ölçmek için karşımızda elverişli bir araç olarak durmaktadır. Akarsu bir saattir. O halde suyun akışını kontrol edebilirsek zamanı istediğimiz hassasiyette ölçebiliriz.

Cezeri’nin su saatleri, batan kap, dolan kap, boşalan kap ve Cezeri’nin icadı olan devrilen kap kefe tekniğini kullanan ve suyun debisini kontrol eden özel tekniklerle zamanının en hassas ve ileri mekanik saatleridir.

Filli Su Saati Rekonstrüksiyonu

Filli Su Saati, Cezeri’nin taşınabilir su saatlerinin içinde en çok ilgi çekenidir. Bu ilgi, küçük sayılabilecek bir makinenin içinde çok sayıda ince mekanizma bulunmasından ve görünürde olan seyir amaçlı hareketlerin estetik yapısından kaynaklanmaktadır. Eşit Saat Sistemi’ne göre çalışan düzenek her yarım saat başını ve aralardaki dakikaları gösterebilmektedir.

Saat zamanlamasını yavaşça suya batan bir kabın batma seviyesiyle gerçekleştirmektedir. Gücünü ise bu kabın batma anında oluşan kuvvet ve serbest kalan topların potansiyel enerjisinden almaktadır. Filin karnındaki havuzda yüzen, Cezeri’nin “tarcehar” adını verdiği bir tasın, yarım saat boyunca altındaki delikten su alarak yavaşça alçalması ve sonuna doğru hızla batmasıyla çalışmaktadır. Tarceharın yavaşça alçalmasıyla dakikalar ölçülmektedir. Yarım saat sonunda batmasıyla da saatin en üstündeki kapalı bölmenin içinde sıralanmış olarak duran bronz kürelerden biri düşer ve birbirine bağlı görsel hareketler oluşur.

Filin karnındaki havuzda yüzen tarcehar, alt tarafındaki delikten su alarak yarım saat boyunca yavaşça batarken, filin sırtındaki katip yavaşça dönerek elindeki kalemle dakikaları gösterir. Yarım saatin sonunda tas hızla alçalıp batarken, tepedeki kuş dönmekte, aynı anda üstteki hükümdar bir yanındaki şahinin gagasının üstünde duran elini kaldırmakta, diğer eliyle ise öbür taraftaki şahinin gagasını tutmaktadır.

Serbest kalan şahinin gagasından, şahini yutmak için hazır bekleyen yılanın açık ağzına bir küre bilye düşmektedir. Yılanın ağırlaşan başı alçalınca küre filin omzunda bulunan iki va- zodan birine bırakılmakta ve vazodan gong sesi çıkmaktadır. Yılan, başı hafifleyince tekrar yavaşça yukarı kalkmakta, bu esnada katip de eski yerine dönmektedir. Öte yandan yukarı kalkan yılan aynı zamanda batan tası yukarı çekerek menteşeli bağı sayesinde suyunu boşaltıp bir sonraki yarım saate hazır hale getirmektedir. Bu arada küre, vazodan sonra filin boyun boşluğuna girmekte, fil seyisi filin tepesindeki metal başlığa bir eliyle tokmakla, diğer eliyle kazmayla birer defa vurmaktadır.

Çok Kültürlü Bir Masal

Karşılaşmalar kültür ve bilimin taşıyıcısıdır.

Ejderhalar, filler, seyisler, racalar, nedimler, şahinler, anka kuşları, tavus kuşları, halılar, şamdanlar, vazolar ve bir masaldan çıkıp Cezeri’nin makinelerine konan daha birçok kahraman.

Cezeri’nin Filli Su Saati bu çok kültürlü masalın en güzel örneklerinden. Mezopotamya, Çin, Moğol, Hindistan, Mısır, Akdeniz, İran, Yunan gibi geniş bir kültürel coğrafyaya hakim olan Cezeri entelektüel kişiliğini aletlerine de yansıtmıştır.

Karşılaşmalar klasik dönemde bilgiyi taşıyan en önemli unsurdur. Cezeri kendinden önceki bilimsel ve kültürel birikimden etkilenmekle birlikte kendi kurduğu yeni mekanik, Haçlı Seferleri ve Endülüs karşılaşmalarıyla Batı Avrupa’yı etkilemiştir.

Filli Su Saati Tarihsel Sahne Görseli

Bu sahnede Cezeri, Artuklu sarayında Sultan Nasıruddin Mahmud ve huzurundakilere yapmış olduğu Filli Su Saati’ni gösteriyor ve onun nasıl çalıştığını anlatıyor. Sultanın huzurunda, yapmış olduğu aleti, bütün incelikleriyle anlatan Cezeri, sözleriyle adeta herkesi büyülüyor. İlk defa bu kadar çeşitli mekanizmayı tek bir aletin içinde gören insanlar şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar. Cezeri, hem İslam medeniyetinin hem de dünyanın önde gelen medeniyetlerinin en dikkat çekici unsurlarını bir aletin içine nasıl sığdırdığını o unsurları tek tek göstererek açıklıyor.

Savaş Fili Görseli

Antik Çağ ve Orta Çağ’ın en güçlü savaş unsurlarından biri de fillerdir. İlk olarak İndus Bölgesi’nde ve Hindistan’da kullanıldığı düşünülmektedir. Filin sırtına yerleştirilen özel bir oturağa binen okçular veya uzun kargılı askerler, düşmanları için hem erişilmesi zor bir mevki kazanıyor hem de filin bizatihi kendi gücünden yararlanarak düşman saflarında ilerleyebiliyorlardı.

Savaş fillerinin en dikkat çekici kullanımlarından biri İkinci Pön Savaşı'nda ünlü komutan Hannibal’in ordusunun Romalılara karşı beraberlerinde getirdikleri filler olmuştur. Bu savaşta Hannibal, savaş fillerini İspanya'dan başlamak üzere Alplerden geçirip İtalya'nın kuzeyine kadar götürmeyi başarmıştır. Romalılar savaşın sonunda filleri yenmeyi başarmalarına rağmen, Hannibal’ın filleri Romalıları o kadar korkutmuştu ki kendi topraklarında fil yetiştiriciliğini tamamen yasaklamışlardı.

Antik dünyanın neredeyse bütün orduları savaş fillerini kullanmıştır. Ancak manevra kabiliyeti yüksek süvari karşısında atıl kalan filler, ilerleyen dönemlerde savaş sahalarından çekilmiştir.

Yılan Mekanizması

Bu mekanizma ağırlık merkezi ve moment hesapları kullanılarak geliştirilmiştir. Ağırlık Merkezi: Katı bir cismin ağırlığının uygulama noktasıdır. Başka bir deyişle ağırlık merkezi, cismin her parçasına etkiyen yerçekimi kuvvetlerinin bileşkesinin yeridir.

Eğer cisim herhangi bir noktasından asılırsa, asıldığı noktadan geçen düşey doğrultu ağırlık merkezinden geçecek şekilde dengelenir. Bu özellikten faydalanılarak cisimlerin ağırlık merkezleri bulunabilir. Buna göre, farklı iki noktasından asılan cismin düşey doğrultularının kesiştiği nokta ağırlık merkezi olur.

Moment: Cisme uygulanan bir kuvvetin bir noktaya veya bir eksene göre döndürme etkisidir. Cismin dönme noktası ağırlık merkezinden farklı bir noktada belirlenirse, cisim ağırlığın etkisi ile moment oluşturarak, dengeye gelene kadar dönecektir.

Yılan mekanizmasının çalışma prensibi:
Yılanın şekli ve belirli bölgelerine konulan metal yoğunluğu ile ağırlık dağılımı ve toplam ağırlık merkezi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.
1. Yılan dış etkiler olmaksızın en yukarıda, ağzı şahine dayanmış şekilde denge konumundadır. Ağırlık merkezi 0 eksenine göre sağ tarafta olduğu için, moment etkisi nedeniyle yukarı doğru dönüş yapmaktadır.
2. Yılanın ağzına 95 g’lık bilye düştüğünde bilyenin moment etkisi ağırlık merkezinin uyguladığı momenti yendiği için, yılanın ağzı aşağıya doğru hareket etmektedir.
3. Yılan en alta indiğinde bilyeyi ağzından bırakmakta ve moment etkisi kaybolmaktadır. Bu nedenle konumda yılanın ağırlık merkezi tekrar 0 ekseninin sağ tarafına kaymakta ve bu sayede tekrar yukarı doğru hareket ederek, ilk konumda dengeye geçmektedir.

Dene!

1- Alt sandıktaki bilyelerden birini alın ve üst kısımdaki kanala yerleştirin.
2- Alt kısımda yüzen konumdaki tarcehar’ı parmağınızla batırarak, tamamen suyla dolmasını sağlayın.
3- Bekleyin… Tarcehar’ın batması kanalın dengesi bozarak eğimini değiştirecek ve bilye yuvarlanmaya başlayacaktır.
4- Topun hangi yöne gitmesi gerektiğine karar veren ve “Mizan” adı verilen bir düzenekten geçerken, mizanı diğer tarafa çevirerek bir sonraki topun diğer yılana düşmesini sağlayacaktır. 5- Yılan topu alt hazneye bırakırken, tarcehar da boşaltılmış olacak, sonrasında yılan yukarı geri gelecek ve sistem tekrar kurulmuş olacaktır.

Fil Sürücüsü Mekanizması

Bu düzenekte paralel kuvvetler ve momentler dengesi prensibi kullanılmıştır.

Momentler dengesi
Bir cisim üzerine etki eden kuvvetlerin herhangi bir nokta veya dönme eksenine göre momentlerinin cebirsel toplamı sıfır olduğunda dengede demektir.

Fil sürücüsünün Çalışma prensibi
Fil sürücüsünü kollarının hareket ettirilmesi, içerisindeki “kaşık mekanizması” ile gerçekleştirilmektedir. Kaşık mekanizması kürenin ağırlığı ile oluşan moment etkisi ile kollar arasındaki kuvvet dengesini bozarak çalışmaktadır.
- İlk konumda baltalı kol, tokmaklı koldan 2/5 oranında daha hafif olduğu için havadadır.
- Fil sürücüsünün içerisindeki bir noktadan kollar hareket edecek şekilde konumlanmış ve diğer ucundan bir çubuk ve zincir ile kaşık mekanizmasına bağlıdır.
- Kaşık mekanizması da kendi dönme noktası ile her iki kolun ağırlık etkisi ile filin kafasının içerisinde denge konumundadır. Metal kürenin düşeceği şekilde kaşığa benzer bir yapı vardır.
- Bir küre kaşık üzerine düştüğünde moment etkisi ile baltalı kolun bağlı olduğu çubuğu yukarı ittirirken, tokmaklı kolun zincirini de aşağıya doğru çeker.
- Baltalı kol çubuğun yukarı itme kuvveti ile aşağıya doğru inerek zile vurur.
- Tokmaklı kol ise zincirin aşağıya doğru uyguladığı kuvvet ile yukarı kalkar.
- Küre kaşıktan yuvarlanıp yere düşerken, kollar eski haline döner ve tokmaklı kol ağırlığı nedeniyle aşağı inerek zile vurur ve işlem tamamlanmış olur.

Dene!

1- Metal kürelerden birini alıp, sürücünün arkasında bulunan iki metal kaptan birine bırakınız.
2- Kürenin yuvarlanarak sürücünün altındaki kaşık sistemine düştüğünü gözlemleyebilirsiniz.
3- Kaşık sistemi kürenin oluşturduğu moment etkisi ile sürücünün baltalı kolunu hızla aşağıya inerek zile vurduğunu ve tokmaklı kolun yükseldiğini göreceksiniz.
4- Küre kaşıktan kurtulduğunda ise eski denge haline gelirken, tokmaklı kolun hızla zile vurduğunu ve baltalı kolun yükseldiğini gözlemleyebilirsiniz.

Ejderha Modeli

Ejderha figürü, Eski Türklerde sağlık ve mutluluk sembolü olarak kullanılmaktadır. Çin Mitolojisinde ve Türk Mitolojisinde önemli bir yeri olan ejderha motifi, kullanıldığı bölgelere göre şekil ve üslup farklılıkları göstermektedir. Ejderha figürü, gök ve yer su unsurlarına bağlı olarak geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Türklerde özellikle erken dönemlerde bereket, refah, güç ve kuvvet simgesi olarak kabul edilmiş ve bu efsanevi yaratık ön Asya kültürleri ile ilişkiye geçildiğinde anlamları zayıflamış ve daha çok kötülüğün simgesi olmuştur. Çin mitolojisinde imparatorluk simgesi olan ve bazen hayat iksiri efsaneleri ile bağlantı kurulan ejder, bu yönüyle Türkleri de etkilemiştir. Türk mitolojisinde su, bolluk ve yeniden doğuşu simgelemektedir ejderha, Çin’de olduğu gibi aynı zamanda Türk hayvan takviminde de yıl simgesi olarak kullanılmıştır. Anadolu’da da Selçuklular ve ilk beylikler döneminden kalma yapılarda genellikle saraylarda ve şifahanelerde ejder figürüne rastlanmaktadır.

Bardak Su Saati Rekonstrüksiyonu

Cezeri, bu saati Sultan’ın seferlerde yanında götürebilmesi için, onun isteği üzerine taşınabilir yaptığını bildirmektedir. Saat boşalan kap tekniği ile zamanı ölçmektedir. Boşalan kaplardaki debi problemini çözmek için Mısırlılardan miras kalan konik kap prensibini kullanmakta, ancak debinin eğrisel azalmasıyla uyumlu olması için yüzeylere parabolit şekli verilmektedir.

Saatin çalışma prensibi şöyledir: Bardak şeklindeki kısma doldurulan su, bir gündüz veya gece boyunca azar azar alttaki kazana akmaktadır. Bu esnada bardağın içindeki şamandıra yavaşça alçalmakta ve bu şamandıraya bağlı bir zincir, bir makara tertibatıyla üstteki katibi döndürmektedir. Katip de elindeki kalemle kadran üzerinde saati göstermektedir. Kadrandaki taksim çizgilerinin eşit aralıklı olması için bardaktaki suyun her saat aynı yükseklikte alçalması gerekiyor. Bunun için Cezeri önemli bir düzenleme yapıyor. Kitabında çizdiği konik resimden farklı olarak, bardağın yan yüzeyini her bir saat için denemeler yaparak özel bir eğri şeklinde şişiriyor.

Bu saat de bugün kullandığımız Eşit Saat Sistemi’ne göre ölçüm yapmaktadır. Gündüz veya gecenin sonunda kazanda biriken su tekrar bardağa doldurulmakta, buharlaşma veya başka sebeplerle azalan miktar eklenmekte, böylece saat ku- rulmuş olmaktadır. En uzun gün ve geceyi ölçebilmek için haznesi 14,5 saatte boşalacak şekilde ayarlanmış, yine kadranı 14,5 eşit dilime bölünmüştür. Ancak Cezeri istendiği takdirde güneşin doğuşu ve batışını gösterecek şekilde güneş saati ile uyumlu özel bir kadran da önermiş, iç içe geçen ve uzunlukları gün uzunluğuna göre değişen halkalar ile güneş zamanını takip edecek bir alternatif geliştirmiştir.

Cezeri’nin diğer saatlerinde de gördüğümüz katip figürü bu saatinde dikkat çekici büyüklükte merkezi bir yer işgal etmektedir.

Bardak Su Saati Şeffaf Düzenek

Rekonstrüksiyonu da sergimizde bulunan Bardak Su Saati’nin içindeki mekanizmaların görülebilmesi için ön cephesinden kesilerek alınan kısım yerine şeffaf bir malzeme kullanılmıştır. Bu sayede, Bardak Su Saati’nin içindeki düzenekler görülmekte ve nasıl çalıştığı anlaşılmaktadır. Şeffaf kısımdan da görüleceği üzere, bardağın içindeki şamandıra yavaşça alçalmakta ve bu şamandıraya bağlı bir zincir, bir makara tertibatıyla üstteki katibi döndürmektedir. Katip de elindeki kalemle kadran üzerinde saati göstermektedir. Kadrandaki taksim çizgilerinin eşit aralıklı olması için bardaktaki suyun her saat aynı yükseklikte alçalması gerekiyor. Bunun için Cezeri önemli bir düzenleme yapıyor. Kitabında çizdiği konik resimden farklı olarak, bardağın yan yüzeyini her bir saat için denemeler yaparak özel bir eğri şeklinde şişiriyor. Şeffaf kısımdan, bardak içindeki suyun her kademede bardağa nasıl basınç uyguladığı ve parabolik şekli sayesinde suyun ölçülmesini bardağın nasıl gerçekleştirdiğini görebilmekteyiz.

Parabolik Debi Düzeneği

Bu düzenek sıvı basıncının dinamikleri kullanılarak yapılmıştır. Sıvı Basıncı: Sıvıların belirli bir şekilleri yoktur ve içinde bulundukları kabın şeklini alırlar. Durgun sıvılar içinde bulundukları kabın hem tabanına hem de yan yüzeylerine basınç uygular. Sıvı dolu bir kabın aynı derinlikteki tüm noktalarındaki basınç eşit büyüklüktedir. Sıvıların basıncının nedeni ağırlıklarıdır. Sıvı basıncının formülünde (matematiksel modeli):

h sıvının yerden yüksekliğini,
d sıvının özkütlesini (yoğunluğunu)
g yer çekimi ivmesini gösterir.

Resimde görüldüğü gibi aynı yükseklikte sıvı bulunan üç farklı kabın tabanlarına uygulanan basınç aynıdır. Çünkü sıvı basıncı sadece sıvının yüksekliğine, sıvının özkütlesine ve yer çekimi ivmesine bağlıdır. Su dolu kabın altındaki bir delikten akan suyun debisi (birim zamanda akan su miktarı) suyun seviyesi düştükçe azalmaktadır. Bunun nedeni su basıncının yüksekliğe bağlı olarak düşmesidir.

Parabolik debi düzeneği:
Bu düzenekte Cezeri’nin Bardak su saatinde zamanı eşit aralıklarda ölçebilmek için kullandığı parabolik kabın, silindirik kap ile arasındaki farkı göreceksiniz.

- İki kaba da eşit seviyede su doldurulur ve altındaki delikler eşit miktarda açılarak su akışı sağlanır.
- Kapların içerisindeki su seviyesini ölçen çubuklar sayesinde üstteki ekranda su seviyelerini ve azalış hızını takip edebilirsiniz.
- Su azaldıkça delikten akan debinin de azaldığını gözlemleyebilirsiniz.
- Ancak silindirik kapı su seviyesindeki değişimin yavaşladığını, ancak parabolik kaptaki su seviyesinin eşit aralıklarla azaldığını görebilirsiniz.

Her iki kabın üzerine konan bir cismin zaman içinde alçalma hızı silindir kapta değişken iken, parabolik kapta sabit olduğunu söyleyebiliriz.

Bardak Su Saati Tarihsel Sahne Görseli

Cezeri’nin bardak su saatini Sultan’ın sefer için sarayından ayrıldığı anlarda kullanabilmesi için yaptığı biliniyor. Yine burada, Sultan bir sefere çıkmış olduğu halde saati, çadırının hemen önünde bulunuyor. Cezeri ve hamisi olan Artuklu sultanları zamanın hassas bir şekilde ölçülmesine her şeyden çok önem veriyorlardı. Bilhassa savaş gibi ciddi olaylar esnasında zamanın ölçülebilmesi de büyük bir önem taşıyor. İkmalin zamanında yapılıp yapılmadığı, savaş manevralarının ne kadar sürede alındığı, çarpışmaların ne kadar sürdüğü gibi soruların cevabını sultan ve beraberindeki heyet, yanlarında götürdükleri bardak su saati ile kolayca takip edebilmekteler.

Bilgiyi Yöneten Dünyayı Yönetir

Yazı insanın en büyük tekniği, insanın hem zihnini, düşünme biçimini hem de çevresini değiştiren tarihin en büyük fikri. Yazıyı en iyi kullanan toplumlar en öncü toplumlar olmuşlardır.

Katip figürü Selçuklu devlet geleneğini sürdüren Anadolu beyliklerinden birisi olan Artuklu Devleti’nde yazı kültürünün ve bürokrasinin önemi hakkında da bize bilgi vermektedir. Cezeri’nin makinelerinde sık sık karşımıza çıkan figürlerden birisi de katip figürüdür. Elinde kalemle yazı yazan bu figür, devlet yönetiminde hayatın kaydını tuttuğu gibi, Cezeri’nin makinelerinde zamanın kaydını tutar. Zamanın kadranı katibin kaleminden akar. Türkler’in hem Selçuklu gibi büyük devletlerinde hem de Artuklu gibi şehir devletlerinde yazı her şeyin bir parçasıydı. Yazı sayesinde belge ve bilgi yönetimini iyi yaptılar ve bu onlara sadece kültürel alanda değil politik arenada da önemli bir güç sağladı.

Alternatif Sene Kadranı

Cezeri’nin bu saat için öngördüğü kadran 14,5 saatlik bir bölümlemeyi esas alır. Ancak Cezeri kitabında senenin tüm günlerinde güneşin durumuna göre bilgi verebilecek bir kadran da önermiştir. Saatin ibresi eşit saat sistemine göre ilerlese de kadranda yapacağımız zekice bir revizyon ile her gününün ve gecenin uzunluğuna göre güneş saati hakkında bilgi alabiliriz. Şekilde karmaşık olmasın diye 10’luk gün dilimleri halinde senenin günlerinin uzunluklarına göre yaylar çizilmiştir, yaylar 12 eşit açıya bölündüğünde ibre güneş saati hakkında bilgi verecektir. Doğru günün yayına baktığımızda ibre 6. dilimin sonunda güneşin tepede olduğunu, 12.dilimin sonunda ise batmakta olduğunu söyleyecektir. Cezeri bu kadranla birlikte kullanılmak için her günün ayrı bir yeri olduğu yay kirişi şeklinde bir ibre de önermiştir.

Cezeri Bardak su saatini tasarlarken, zamanı gösteren kadranı güneş saatine göre yapmak için bu sene kadranını geliştirmiştir. Kadran üzerinde 181 adet yaya vardır. Bu yayların her biri yıl içerisindeki gece ve gündüz sürelerini temsil etmektedir. En uzun yay yılın bir döneminde en uzun gündüzü başka bir döneminde de en uzun geceyi göstermektedir. Bu yaylar kendi içerisinde 12 eşit parçaya bölünerek, güneş saatine göre gece ve gündüz süreleri için geçen zamanı göstermesi sağlanmıştır.

Burada gördüğünüz sene kadranı Cezeri’nin el yazması kitabından E. Wiedemann tarafından 1350 yıllarında uyarlanarak, sadeleşmiş haliyle çizilmiştir. Burada görüldüğü gibi 181 yay yerine her biri 10 günü gösteren 18 halka çizilmiştir. Her bir halkayı da 12 bölüme ayırması gerekirken, karmaşıklığı azaltmak için iç halkalarda 3’er saatli 4 bölme ile göstermiştir. Cezeri bu kadranı aynı zamanda eşit saat dilimine göre kullanabilmesi için en dıştaki halkayı 14,5 bölmeye ayırmayı öngörmüştür.

Bardak Su Saati Zaman Makinesi

Cezeri’nin Bardak Su Saati eşit (sabit) saat sistemine göre çalışan ve başlatıldığı andan itibaren 14,5 saatlik süreyi eşit aralıklarla ölçebilen bir saattir. Cezeri döneminde hem Güneş saati hem de Sabit saat, gün doğumu ile başlardı. Güneş battığında gölge uzunluğunu referans alan güneş saati 12’yi gösterirdi, oysa sabit saat sistemi eşit zaman birimlerini esas aldığı için saatin ibresi mevsimin gününe göre farklı sayıları gösterirdi. Kışın en uzun günde güneşin batışında saat 14:30 iken, yazın en kısa gününde 09:30 idi. İşte Cezeri’nin bu saati senenin tüm günlerinde tam bir gündüzü veya geceyi ölçebilmek için en uzun gün veya gecenin süresine göre ayarlanmıştır.

Bu etkileşimli düzenekte, Cezeri’nin Bardak Su Saati’nin kullanıldığı Diyarbakır’da 14,5 saatlik en uzun günün yaşandığı 21 Haziran referans alınmış ve katibin ibresi saat 00:00’ı yani gün doğumunu gösterdiğinde düzenekte yer alan modern saat, günümüz saatinde karşılığı olan 06:10’a konumlanmaktadır. Kullanıcı kâtibi çevirdikçe her iki saatte de zaman akmakta, katibin ibresi güneşin battığı saati yani 14:30’u gösterdiğinde ise günümüz saati 20:40’ı göstermektedir.

Kayıkçılı Su Saati (Etkileşimli Havuz) Rekonstrüksiyonu

Diğer su saatlerine kıyasla çok daha az yer kaplayan Kayıkçı Saati, sarayın herhangi bir yerinde kolay taşınabilir olması sebebiyle rahatlıkla kullanıma uygun olarak tasarlanmıştır. Suyla dolu bir kazanın içinde yüzen bir kayık ve onun içinde ayakta duran bir kayıkçı vardır. Kayıkçının bir elinde kürek, diğer elinde dudağına götürdüğü bir kaval bulunmaktadır.

Kayıkçı Saati, Cezeri’nin tarcehar prensibinin en açık uygulamasıdır. Nitekim kayık, bizzat bir tarcehar gibi yavaşça su alarak belirli bir toplam sürenin ölçülmesine yaramaktadır. Bu süre sonunda hızla batarken güçlü bir ses çıkararak sürenin sonunu haber vermektedir. Esasen Cezeri bu aletini saat olarak sınıflamayıp kitabın sonundaki diğer araçlar bölümünde ele almıştır, ancak batan kap tekniği ile bir süre bildirdiği ve aynı zamanda saatlerin de kullandığı tarceharların en açık örneği olduğu için bu aleti kitabımızda saatler bölümünde inceliyoruz. Nitekim alet, bir saatlik sürenin geçtiğini haber veren bir alarm sistemi olarak değerlendirilmelidir.

Saatin işleyişi şu şekildedir: Kayığın dibindeki bir delikten içine dolan su, bir saat sonunda kayığı batıracak ağırlığa ulaşmaktadır. Kayık batarken kayıkçı, suya gömülene kadar imdat ister gibi kavalını çalmaktadır. Araç, battıktan sonra sudan çıkarılarak içindeki su boşaltılmakta ve tekrar suyun üstüne konulmaktadır. Cezeri bu aracı, aynı zamanda diğer saatleri ayarlamak için yaptığını söylüyor.

Aracın yapı şekli ise şu şekildedir: Kayıkçının gövde boşluğu ile baş boşluğu, boynun içindeki dairesel bir levhayla su ve hava sızdırmaz bir şekilde ayrılmıştır. Başın içine bir düdük topu konulmuştur. Kayık batarken kayıkçının eteğinin altından yükselen su, gövdesinin içindeki havayı sıkıştırmakta, bu hava da düdüğü çalıştırmaktadır. Kayıkçının içindeki hava boşluğu hızlı batışı engellemektedir. Yine bu saatteki kayık ve kayıkçı figürü, dönemin nehir seyir ve eğlence kültürünün bir yansıması olarak değerlendirilmelidir.

Pistonlu Ses Mekanizması

Cezeri birçok makinesinde bu pnömatik ses düzeneğini kullanmıştır. Bu düzenek havanın bir haznede sıkıştırılıp küçük bir delikten hızla dışarı atılmasını sağlayarak çalışmaktadır. Havayı sıkıştırmak için de suyu kullanmaktadır. Su bulunduğu kabın şeklini alarak bir tıpa görevi görür ve bu sayede suyun yükselmesi ile sıkışan havanın üst noktadan dışarı atılması sağlanır. Hızla çıkan havanın ses oluşturması için şekilde görülen top düdük kullanılmıştır. İçi boş olan topun kenarında açılan bir yarıktan hızla içeri giren havanın oluşturduğu türbülans sonrasında ses oluşmakta ve hava dışarı atılmaktadır. Pnömatik ses düzeneğimizde de bu düdüğün çalışma prensibi göreceksiniz. Bir silindir ve içerisinde çalışan piston vasıtasıyla havanın küçük bir delikten dışarı çıkışı sonrasında düdüğün ötüşünü görebilirsiniz.

Kayıkçılı Su Saati Çalgıcı Figürü

Cezeri’nin Kayıkçılı Su Saatinde kullanmış olduğu çalgıcı figürünün büyütülmüş modelidir. Modelin orijinal boyutunda, figürün elbisesinin altından giren hava yükselen su ile sıkışarak kafasındaki boşluktan ses çıkarır ve izleyiciler de bu sesin figürün ağzındaki kavaldan çıktığını düşünürler.